“ Bir şeyde hayâsızlık varsa girdiği yeri iğrenç yapar.  Bir şeyde haya varsa girdiği yeri süsler ” sözü üzerine Peygamberimiz Hz. Muhammed’de şöyle diyor;  “İslâm güzel ahlâktır. Ancak güzel ahlâklı olanın imanı kemale erer. İçinizden en çok sevdiklerim ve kıyamet gününde bana en yakın olanlarınız ahlâkı en güzel olanlarınızdır.”

                            …………………………

                                                                             Hulusi ŞENEL

Sevgili okuyucular,

Bir düşünürde şöyle diyor; “ Kötü insanlar kendi iradelerini hakim kılmak için Tanrı’yı-Allah’ı kullanırlar.” Bu güzel uyarıyı beynimizin bir yerine nakşedelim ve akıldan uzak kalmış, çıkarcı, bir yerlere hizmet peşinde koşan  (hoca,imam,şeyh,molla gibi) sözde din adamlarının ahlâktan ve  akıldan uzak kalmış  rezalet açıklamalarınıa, fetvalarına karşı çıkalım. 

Bilindiği gibi, Atatürk’ün kurduğu  çağdaş, laik  Türkiye Cumhuriyeti Devleti, saf ve cahil insanları sömüren çağ dışı kalmış gerici ve çıkarcı, cemaat/tarikat mensubu sözde dinadamlarıyla mücadele etti. Kur’anı Türkçeye çevirtti, İmam Hatip liselerini ve İlahiyat fakültelerini açıp, Diyanet İşleri Başkanlığını kurdu. Amaç müslüman halkımızın gerçek islâmı öğrenmelerine yardımcı olmaktı. Bu nedenlede Cumhuriyet sonrası Türk müslümanlığı bazı müslüman ülkerede örnek oldu.

Sonra ne oldu, son 40-50 yıl içinde iktidara gelenler yukarıda başlıkta okuduğunuz düşünürün “ Kötü insanlar kendi iradelerini hakim kılmak için Tanrı’yı-Allah’ı kullanırlar ” dediği gibi din çıkara, siyasete alet edildi. Cemaat ve tarikatlar hortlatıldı, çıkarcı, sömürücü hatta düşmanlarımızla işbirliği yapan bir takım hoca,imam, şeyh ve molla gibi tipler türedi.Ve bunlar saf veya cahil halkımızı islâmı kullanarak sömürmeye başladılar.

 Ve bu cehalet grubunda yer alanlar; bekar kadının erkekle evlilik dışı yaşamasına karşı çıkıp,  kadının ve erkeğin  taşlanarak öldürülmesine,  7 yaşındaki bir kız çocuğunun hangi yaşta olursa olsun bir erkekle evlenebileceğine, kadının dövülebileceğine dair açıklama yapmakta, fetva vermekteler. Bazılarıda cennetlik olan bir erkeğin cennette hergün 100 bakire kadınla, cennetlik bir kadınında din uğruna şehit olmuş erkeklerle beraber olacağını söylemekteler. Ne yazık ki, Adalet bakanlığı ve Diyanet işleri başkanlığı bunlar hakkında gereken kanuni girişimleri yapmıyorlar.

*  *  *

ALLAH’ IN ADI TÜRKÇEDE TANRI’ DIR

“ Allah adı Arapçadır.  İngilizcede God,  Almancada Gott, İran dilinde Hoda olup, Türkçede de Tanrı’dır. Evet Allah Arapçadır,  Tanrı Tükçedir. Bu konuda bazı çok bilmişler(!)  Tanrı’ya karşı çıkmaktalar. Osmanlı döneminde  güzel dilimiz Arapça, farsça daha sonra Fransızca kelimelerle kirlenmişti.Dikkat ederseniz şimdi de bir takım entel liboşlarda dilimizi İngilizce kelimelerle kirletmeğe başladılar.

Allah’ın Türkçe karşılığının Tanrı olduğunu ve Allah’ı Türkçemizde Tanrı olarak anmamız gerektiğini savunanlar arasında  gerçek din alimlerinden biri sayılan Türkiye’nin tanınmış İlahiyatçılarından ve Diyanet İşleri eski başkanlarından Prof. Dr. Süleyman Ateş’te var. Prof.Dr. Ateş bir zamanlar gazetelerimizin birinde islâmi konularda yazılar yazarken okuyucularından aldığı  “ Bir yazınızda Allah’tan hep Tanrı diye bahsetmişsiniz. Tanrı yoktur, ancak Allah vardır. Bunu bilmediğinizi sanmıyorum… “ şeklindeki mesaja şu cevabı verir;
-Size göre Tanrı yoktur, bana göre vardır. Çünkü ben Türküm. Türkçe’de Allah’a Tanrı derler.  İngilizler God, Almanlar Gott, İranlılar Hoda derler. Size göre sadece Arapça adıyla Allah vardır.”

…….

1000 YIL ÖNCEKİ KURAN ÇEVİRİSİNDE DE TANRI DENİLİYOR

Araştırmalara göre, 1000 yıl önce yazılmış KuranınTürkçe tefsirinde de Allah Tanrı olarak kullanılmış. Saraybosna Gazi Husrev Bey Kütüphanesi‘nde bulunan takriben miladi 10. yılda yapılmış Türkçe Kur’ân çevirisinde Allah yerine hep Tanrı denildiği görülmüş. Bu Kur’ân çevirisinde, Fatiha’nın çeviriside şöyle yapılmış:

“ Bismillahirahmanirrahim: Başlarım adı ile Tanrı Taala’nın ki rızık vericidir rahmet edicidir. Elhamdü lillahi rabbilâlemin er-Rahman: Şükür cemi-i âlemleri yaratan Tanrı Teala’ya ki  rızk vericidir.”

Yunus Emre de 700 yıl önce

Allah için Tanrı ismini kullanmış. İşte örnekler:

Tanrı kadim kul kadim ayrılmadum bir adım
Gör kul kim Tanrı kimdür anla ey sahib-kabul.
Eksük olman ehillerden kaça görün cahillerden
Tanrı bizar bahillerden bahil didar görür degül.

El bağlamıştur kamusı Hak Çalap’tandur umusı
Nökerlü kızdur kimisi alınmaduk çoklar yatur.
Yunus bilmez kendü halin Hak Çalap söyledür dilin
Bir nicesi yeni gelin ak teleme yüzler yatur.”

10 Asır-1000 yıl önce Türkçe Kur’ân çevirisinde Tanrı kelimesi kullanıldığı ortada.. O zaman bu kelimeyi kullanmak neden günah oluyor?..

……..

KURAN’I KENDİ DİLİMİZDE  ÖĞRENMEK ZORUNDAYIZ

Çocuklarımıza dinimizi ve ibadeti öğretmek için zaman zaman kurslar açılır. Bu kurslarda dini bilgiler verilirken genellikle Kuran ayetleri Türkçesi izah edilmeden Arapça olarak ezberletilir. Hatta duaların Arapça okunması istenir. Bu yanlış. Duayı isteyen Arapça, isteyen Türkçe yapabilir. Bunu ilahiyatçı  islâm bilginleri söylüyor  ve “Arapça okunacak diye bir şart yok” diyorlar.

Nitekim  İlahiyatçı  Prof. Dr. Süleyman Ateş, Ömer Faruk Ekiz isimli okuyucusunun, “ Namazda sureleri Türkçe okumanın bir sakıncası var mı? “ sorusuna verdiği cevapta “ Ayetlerin doğru çevirisini okumakta bir sakınca yok. Namazda Arapça bilmeyen, ayetlerin doğru bir ( Türkçe ) çevirisini okumasında bir sakınca yok, hatta yarar vardır ” diyor.

 Sonuçta şu Arapçı bir takım din adamlarımız önce Türk olduklarını unutmamalı ve islâmı’da Kuran’dan Türk halkına anlayacağı dilde yani kendi dilimizde izah etmeliler. Böylece herkes neyin sevap, neyin günah ve neyin haram olduğunu doğru dürüst öğrenmiş/anlamış olurlar..

e-posta: hulusisenel@yahoo.com

…………………………………………….

SEVDİĞİM SÖZCÜK

“ İlim, bitmeyen, tükenmeyen bir hazinedir ”