![]()
Hulusi Senel
Avustralya’da yatan iki şehidimiz var
26/12/2017 ÇANAKKALE Savaşıyla ilgili her yıl yapılan törenlere Avustralya ve Yeni Zelanda’dan binlerce Anzac torunu yanı sıra bu savaşa katılan ülkelerden de üst düzey katılımlar oluyor. Peki Avustralya ve Yeni Zelandalı gönüllüler ne için Çanakkale’ye geldi biliyor musunuz?
Haçlı zihniyetli emperyalist batılıların “ Müslüman Türkler Avrupa’yı müslümanlaştıracak, hıristiyanlığı yok edecekler ” yalanı ile geldiler.
Tabii sonradan bunun gerçek olmadığını anlayınca savaş sonrası özellikle Avustralyalılar ve Yeni Zelandalılar Türklerle güzel bir dostluk kurdular. Bu dostluğu Çanakkale Savaşı sonrası yurduna dönen Avustralyalı Teğmen Oliver Hogue’de ‘Anzac’ adlı şiirinde şöyle dile getiriyor; …… 1967 yılında Türkiye ile Avustralya arasında yapılan göçmen anlaşmasına Yunanlılar ve Pontuslu Rumlar ve Ermeniler karşı çıkarken o yıllarda hayatta olan Anzac’lar da onlara karşı çıktılar. Türklerin Avustralyalılar için gerçek bir dost olduklarını ve bunu savaşta gösterdiklerini belirterek Türklerin Avustralya’ya göç etmelerine yardımcı oldular.
Türklerin sadece döner kebabı ile Avustralya ekonomisine katkıları yıllık üç milyar dolar. Siyasette yer alan Türklerin arasından üç İzmirli ve bir Denizlili parlamentoda siyaset yapıyor. ………
SAVAŞ İLK OLARAK AVUSTRALYADA BAŞLADI. 1.Dünya Savaşı sırasında Avustralya ile Türkler arasında ilk savaş Çanakkale’de değil, 1 Ocak 1915’te Avustralya’nın Broken Hill kasabasında başladı ve 25 Nisan’da da Gelibolu yarımadasına sıçradı. Avustralya ve Yeni Zelanda bu savaşa ANZAC adıyla anılan birlikle (Australian and New Zealand Army Corps) katıldı.
Avustralya’nın bir maden kasabası olan Broken Hill’e yıllar önce yerleşen Türk kökenli Afganlardan seyyar dondurmacı Gül Muhammed ile kasap Molla Abdullah, Avustralyalıların Osmanlı Devleti karşı savaşa katılma ve gönüllü asker gönderme kararına karşı çıkarlar. Çünkü, binlerce kilometre uzaktaki Türklerle, Avustralyalıların savaşmalarına bir neden yoktur. Yaşadıkları kasabadaki duvarlarda “Gönüllü asker aranıyor” ilânlarını görünce iyice öfkelenen Gül Muhammed ve Molla Abdullah Osmanlı Halifesinin tüm dünya Müslümanlarına yaptığı cihad çağrısını duyunca kendi aralarında Avustralya’ya savaş ilân ederler..
Eğitimleri sonrası Çanakkale’ye savaşa gidecek gönüllü askerler 1 Ocak 1915’te kasaba yakınlarındaki bir yere aileleriyle beraber veda pikniğine giderler. Bunu duyan Gül Muhammed ve Molla Abdullah silahlarını kuşanarak kasaba dışında uygun gördükleri bir yerde dondurma arabasını kendilerine siper yapıp mevzilenerek trenin gelmesini beklerler.
Çanakkale’ye savaşa gidecek gönüllü askerler ile yakınları katıldıkları yılbaşı pikniğinden maden vagonlarından oluşan trenle kasbaya dönerlerken Gül Muhammed ve Molla Abdullah ellerindeki Osmanlı bayrağını açarak askerleri korkutarak gitmekten vaz geçirmek için “Allah! Allah!..” nidalarıyla ateş açarlar.
Ne olduğunu anlamadan bir anda kurşun yağmuruna tutulan kasaba halkı ve gönüllüler şaşkın bir vaziyette feryada başlarlar. Bu ani saldırı karşısında bazıları vagonların içine yatarken, bazıları da trenden atlayarak kaçmaya başlarlar. Bu arada bir kişi vagondan atlayıp kaçmak isterken, bir başkası da korkutma bahanesiyle atılan kurşunlarla yaralanır.
Makinist treni hızla olay yerinden uzaklaştırarak kasabaya ulaşır ve durumu kasaba yetkililerine bildirir. Olay kasabada hemen yayılır. Polis, Avcılar Kulübü üyeleri ve silahlı halktan oluşan 500 kişilik silahlı topluluk Gül Muhammed ile Molla Abdullah’ın peşine düşer.
İki kafadar dondurma arabasını bırakıp, kasaba dışında saklanacak bir yer bulmak için olay yerinden hızla uzaklaşırlar. Kasaba dışında yaşlı bir Avustralyalı’ya ait eski bir kulübe görürler. Saklanmak için yaklaştıklarında, olaylardan habersiz kulübenin yaşlı sahibi ikisini de silahlı görünce gözü pek tutmaz ve içeri almadığı gibi kapıyı da yüzlerine kapatır. Buna sinirlenen iki savaşçı yaşlının ayağına bir el ateş ederek sığınacak yer aramaya başlarlar.
İki savaşçı kasabanın batı bölümünde şimdi “Türk kayalığı” diye anılan eski adı “Beyaz kayalar” olan yerde büyükçe bir kayayı kendilerine siper yaparak saklanırlar. Bölge düz araziden oluştuğu için kolayca görülüp öldürülebileceklerini de düşünürler. Bu sırada cephaneleri azalmış, yiyecek, içecekleri de bitmek üzeredir. Tanrıya dua etmekten başka bir çareleri kalmamıştır. Çok geçmeden silahlı halk ve polisler iki savaşçının yerini bularak saldırıya geçtiklerinde ilk olarak polis şefi yaralanır. Bu sırada çapraz ateşe geçen polis ve halktan atılan kurşunlardan bahçesinde odun kesmekte olan yaşlı bir Avustralyalı isabet alarak ölür. Sonuçta Gül Muhammed olay yerinde, Molla Abdullah ise ağır yaralı olarak hastaneye götürülürken vefat eder.
Olay sonrası galeyana gelen halk öfkelenir ve Broken Hill’de yabancılara ve 1. Dünya Harbi’nde Türk dostu olarak bilinen Almanların kulübüne saldırırlar ve kulübü ateşe verirler. Daha sonra kasaba dışında olaylardan habersiz deve ile nakliyat yapan Afganlıların kamplarına da saldırı düzenlerler. Olayın yaşandığı Broken Hill’de o tarihte yayınlanan mahalli gazeteler, belgeler incelendiğinde 1 Ocak 1915 tarihindeki ilk Türk-Avustralya savaşında; dördü Avustralyalı olmak üzere Gül Muhammed ve Molla Abdullah ile beraber altı kişi hayatını kaybederken, yedi kişi yaralanır. Bu Avustralya ile Türkiye arasındaki ilk savaş sayılır.
“Uzak diyarlardan evlatlarını harbe gönderen analar!
Büyükelçi Şimşir, bu iki şehitle ilgili anıt düşüncesini Avustralya Dışişleri bakanlığına iletirken bu arada Türk toplumundan da destek ister. Büyükelçimizin başvurusunu, bakanlık Broken Hill kasabası belediyesine ileterek görüş bildirmelerini ister. Bu yazışmalar devam ederken ne yazık ki, kimliğinden, ülkesinden, tarihinden kopmuş, şehitlerine saygısız bir kısım sözde Türk, bu anıt yapma fikrine karşı çıkar. Bazıları öyle fanatikleşir ki, Avustralya ile Türkiye arasındaki savaşı önlemeye çalışan bu iki insana “eşkiya” diyecek kadar küçülür ve adileşirler!.
Sonuçta Broken Hill kasabası Belediye Meclisi konuyu tartışır ve Gelibolu’dan başlayan Türk-Avustralya dostluğu göz önüne alınarak “Türk-Avustralya Dostluk Anıtı”nın yapılmasının uygun olacağını bildirir. Bir grup kendi yurttaşından böyle beklenmedik tepkiler alan Büyükelçi N. Bilal Şimşir’in bu sırada görev süresi dolduğundan anıt işini gerçekleştiremeden yurda döner ve emekli olur. Şimdi bu Şehidimiz için yapılması düşünülen anıt için Dışişleri, Milli Savunma bakanlıklarının ilgisi beklenmekte. ………
VE HAKSIZLIĞA İSYAN
|
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |
Yazarın diğer yazıları |
DÜŞMANLARIMIZ ÇOĞALIYOR - 11/08/2020 |
Hulusi Şenel |
İSLÂM: AKIL, BİLGİ VE GÜZEL AHLÂK DİNİ’DİR - 30/07/2020 |
Hulusi Şenel |
SAYIN CUMHURBAŞKANI’NA, ADALET BAKANINA, VE CUMHURİYET SAVCILARINA SESLENİYORUM! - 09/07/2020 |
Hulusi Şenel |
BATI PİYONLARI VE YURTTAŞLIK GÖREVLERİ… - 25/06/2020 |
Hulusi Şenel |
AYDINLARIMIZ SUSMAMALI - 18/06/2020 |
Hulusi Şenel |
ÜLKE BÜTÜNLÜĞÜ TEHLİKE ALTINDA!. - 07/06/2020 |
Hulusi Şenel |
BATILILARIN TÜRK DÜŞMANLIĞI!.. - 04/06/2020 |
Hulusi Şenel |
BU BÖYLE GİTMEZ!.. - 27/05/2020 |
Hulusi Şenel |
GENÇLİK HAFTASI VE DÜŞÜNCELER… - 17/05/2020 |
Hulusi Şenel |
![]() |